temel yaşam bulgularını belli zamanlarda alma hastaya bakım veren hemşirenin sorumluluğundadır ve hemşireler tarafından uygulanır. Çünkü hemşireliğin temel yapı taşı hasta hakimiyetinde gizlidir. iyi hemşire hasta hakimiyetine üst düzey olan hemşiredir. temel yaşam bulgularındaki en ufak değişiklik hastanın sağlığındaki problemleri görmek için bir tablo oluşturur. Böylelikle kriz durumlarında hastayı doğru bir şekilde değerlendirip doğru tedaviyi uygulanmasına olanak sağlamış oluruz.
hemşire yaşam bulgularını izlerken yaşam bulgularının normal sınırlarının ne olduğunu ,hastanın tıbbi öyküsünü ve kullandığı ilaçları,bulgularda değişiklik yaratan çevre koşullarını,ölçüm aletinin doğruluğu ve doğru ölçmek için olan temel kriterleri bilmelidir..kafamızda daha netleştirmek için bir örnekle somutlaştıralım;
bir hastanın tansiyonunu ölçtünüz ve tansiyonu 190/110 gibi bir rakamla karşı karşıya kaldınız yapacağınız şeyler ne olurdu;
önce kan basıncını ölen aletini kontrol edersin .. başka bir hastada deneyerek mesela .. sonra o tansiyon aletiyle doğru ölçüm kriterini(genelde sol kol ve kablo kısmı tam sol serçe parmağı hizasındaki atardamara gelecek şekilde olması gerekir). bütün bunlarda bir problem olmadığına kanaat getirdin … hastaya sorarsın kronik bir rahatsızlığın var mı ve eğer varsa bunun için hangi ilaçları kullanıyorsun ne sıklıkla kullanıyorsun , tansiyonunu ne sıklıkla ölçtüğü sorgulanır , hep böyle rakamlarla karşılaşır mısın gibi sorular sorarak hastanın tıbbi öyküsünü ve kullandığı ilaçları ve sağlığını sürdürmedeki yeterliliğini sorgularsın.. bütün bunlardan emin olduktan sonra hekime haber verip doğru tedavinin yapılmasına olanak sağlamış oluruz .

Peki nelerdir bu yaşam bulguları ?????
sırasıyla sayacak olursak yaşam bulgularımız
*vucut sıcaklığı
*nabız
*kan basıncı
*solunum dan oluşur.
şimdi teker teker bu başlıklara kısaca değinelim ve vakalarla kafamızda netleştirelim …
VUCUT SICAKLIĞI
Vücut sıcaklığı vücutta üretilen ısı ve tüketilen ısı arasındaki dengeyi gösterir. ve en önemli yaşam bulgularından biridir. Kendi içinde hipotermi , hipertermi ve normal vücut sıcaklığı olmak üzere 3 e ayrılır .
vücudun iç sıcaklığı 37,1 derece kabul edilir .. tabi ölçülen bölgelere göre değişiklik gösterir. vücut sıcaklığı oral ( ortalama 37),rektal (37,5) , timpanik yol (37)ve aksiller (36,5)den ölçülür. ortalama değerleri parantez içlerinde belirtildiği gibidir.
Vücut sıcaklığının normal değerinin üzerin çıkmasına hipertermi denir ..pireksi diye de adlandırılabilir .. Bu değer 41. derecelere ulaşırsa bu ciddi bir durum olarak kabul edilir ve hiperpireksi adı verilir.. nadiren 44 dereceya yükselebilir ve bu derecelere yükseldiğinde solunum merkezi hasar görebilir ve solunum durabilir… yüksek ateş birçok hastalığın belirtisidir..
hipotermi ise hipertemiye göre daha kolay farkedilen bir vucut ısısı düşüklüğüdür…genelde hastada dolaşım bozulduğunda saturasyon düşüklüğüyle beraber seyreden klinik bir tablo olarak karşımıza çıkar …
ateş çeşitlerine kısaca değinirsek
tekrarlayan ateş(üriner enfeksiyon ve lokalize olmuş enfeksiyonlarda 3-4 gün arayla yükselen ve normale dönen ateştir.)
devamlı ateş (tifoda en yaygın görülen ateştir.)
bacaklı ateş (yılancık ,tüberküloz ve sepsis te görülen tablodur)
dalgalı ateş (malta hummasında görülür. 3 aylık periyotlarda kontrol edildiğinde daha net görülür.)
aralıklı ateş(kısa süreli ateş nöbetidir ve sıtmada daha çok görülür..)
düzensiz ateş( belirgin bir grafiği yoktur .. iç kanamalarda çok karşılaştığımız bir tablodur.)
vücut sıcaklığı termometre ile ölçülür.. geçmişten günümüze bir çok termometre kullanılmış olup şimdilerde kullanımı daha kolay olan dijital ateş ölçerlere geçilmiştir.. Konunun sonunda vücut sıcaklığı ile ilgili vaka çalışmamızda konuyu daha güzel pekiştirmiş olacağız ..

NABIZ
Sürekli çalışan kalbin kasılıp gevşeyerek kan damarlarına uyguladığı kuvvete nabız denir ..halk arasında kalp atışı diye bilinir .. nabız değerlendirilirken nabzın hızına, ritmine ve hacmine bakılır.
Nabız Hızı : yetişkin insanlarda normal nabız hızı dakikada 60-100 atımdır.bebek ve çocukların nabız sayısı daha hızlıdır.. yaş ilerledikçe nabız hızı azalır
Nabız hızı yenidoğanlarda dakikada 140, bebeklerde 120 , çocuklarda 100 yetişkinlerde ise 80 ortalama değerler olarak kabul edilir.bide anomali durumları olarak kabul edilen değerler vardır .. taşikardi ve bradikardi kavramı
taşikardi( yetişkinlerde nabız hızının dakikada 100 ün üstünde olması )
bradikardi ( yetişkinlerde nabız sayısının dakikada 60 ın altında olmasına denir.)
Bu nabız hızını etkileyen faktörler birden fazla olabilir. bunlara değinirsek kısaca yaş, egzersiz, hipertermi ve hipotermi durumu(hipertermide artar hipotermide azalır.), akut ağrı ve anksiyete,kronik ve uzun süren ağrı, (akut ağrılarda nabız hızı artarken kronik ağrılarda nabız hızı yavaşlar), kullanılan bazı ilaçlar, kanama, postür değişiklikleri ,metabolizma diyebiliriz .
Nabız Ritmi.:Eğer hissedilen kalp atım hızları düzenli ve eşitse buna regüler yani düzenli nabız denir. Atımlar arası süre kısa yada uzunsa yada bazı atımlar hissedilemiyorsa buna aritmi yani diğer adıyla düzensiz nabız adı verilir.
Nabız Hacmi(dolgunluğu ) :Kan olumu arttığında kanın arter duvarına yaptığı basınç artar dolayısıyla nabız daha dolgun hissedilir buna dolgun nabız adı verilir. bazı durumlarda da nabız çok hızlanır ve zor hissedilir . nabız hızı genelde 130 un üstüne çıkar bu nabız türüne de filiforrm (ipliksi nabız) denir. Şok ,kalp yetmezliği, aşırı kanama ve sıvı kaybı durumunda görülür.
son olarak nabız alınan arterleride sayarak bu nabız konusunu burda bitirelim…
nabız alınan arterler :: temporal, karotis, brakial, radial, femoral ,popliteal,posterior tibial ve dorsalis pedis arterleridir.

3… SOLUNUM
Solunum, soluk almakla başlayan, organizmanın oksijeni kullanıp karbondioksit
olarak dışarı atmasını kapsayan bir süreçtir.
. Solunum Çeşitleri
Solunum süreci iki farklı aşamada gerçekleşir.
İç solunum: Doku solunumu olarak da adlandırılır. Hücreler ve kan arasındaki
gaz alış verişidir.
Dış solunum: Atmosfer ve akciğerler arasında oluşur. Dış solunumda solunum
ve dolaşım sistemi aracılığı ile oksijen kana verilir. Karbondioksit ise vücuttan atılır.
Ventilasyon süreci
Havanın, atmosferden akciğerlere ve akciğerlerden atmosfere hareket etmesine
ventilasyon (havalanma) denir. Ventilasyon süreci, inspirasyon (soluk alma) ve ekspirasyon (soluk verme) olmak üzere iki aşamada gerçekleşir.
1.. İnspirasyon: Havanın akciğerlere çekilmesidir. İnspirasyon aktif bir
süreçtir.
2….Ekspirasyon: İnspirasyon ile birlikte kasılmış olan diyafragma
gevşeyerek yükselir ve göğüs boşluğunun dikey hacmi azalır.
Solunum Hızı Ve Derinliği
Solunum hızı ve derinliği, beyin sapındaki medulla oblangatada bulunan solunum
merkezi tarafından kontrol edilir.Bireyin yapısına yaşına ve yaptığı işte efor sarf edip sarfetmemesine göre değişir.
Normal erişkin bireyde, dinlenme halinde, normal solunum dakikada 12–20’ dir.
Çocuklarda dakikada 20–25 ve yenidoğanda 30–50 arasındadır.Bunun yanı sıra dakikadaki solunum hızı ile nabız hızı arasında ilişki vardır. Yaklaşık, dört kalp atımına karşılık bir kez solunum gerçekleşir.Solunumu etkileyen faktörlere değinirsek kısaca bireyin pozisyonu, fiziksel egzersiz,vucut sıcaklığı, ağrı ve psikolojik sorunlar, bazı hastalıklar(anemi, pnömotoraks gibi direk solunum sistemini etkileyen hastalıklar ), madde kullanımı ve bazı ilaçlar diyebiliriz..

son olarak solunum tiplerinden kısaca bahsedelim.
Solunum Tipleri
1..Takipne (taşipne): Solunum hızının normalin üzerinde olmasına denir.Solunum
hızlı ,yüzeyseldir fakat düzenlidir.
2..Bradipne: Solunum hızının normalin altına inmesidir. Solunumun derinliği
normal ve düzenlidir. Bradipnede hastadan alınan anamnez çok önemlidir. Çünkü bazı hastalıkların ve ilaçların yan etkisi olarak ortaya çıkabilir.
3…Apne: Solunumun, geçici bir süre durmasıdır. Kalıcı olarak solunumun durması
solunum arresti denir.
4….Dispne: Soluk alıp verme sırasındaki solunum güçlüğüdür. Hasta soluk alıp
verme sırasında sıkıntı çeker. Bunun sonucunda kanın oksijenlenmesi bozulur. yüzü kızarır ve morarır.
5…Hiperventilasyon: Solunumun hızı ve derinliğinin artmasıdır. Sadece solunum
derinliğinin artması hiperpne olarak tanımlanır. Aşırı efor sarf etmeden sonra ortaya çıkar ve dinlenmeyle geçer.
6….Cheyne-stokes solunum: Solunumun hızı ve derinliğinin bozulması sonucunda
meydana gelir. Solunum hızı ve derinliği önce artar, ardından düşer ve hasta apne nöbetine girer. Ağır kalp yetmezliği, üremi (kanda ürenin bulunması) ve nörolojik hastalıkların neden olduğu koma (bilincin tamamen kaybolması) gibi durumlarda görülür.
7…Kusmaul solunum: Solunumun derinliği, normalden çok fazla artar. Derinliği
ile beraber hızı da artar. Genellikle metabolik asidoz ve diyabet (şeker)
komasında görülür.
8…. Biot solunum: Hastada, 2–3 takipne solunumdan sonra apne gelişir. Takipne ve apne, periyodik ve düzenli olarak birbirini izler. Bu durum, kandaki oksijen yoğunluğu ile alakalıdır.genelde solunum saturasyon ile ilişkilendirilir ve hastanelerde bunun için pulse oksimetre kullanılır..
PULSE OKSİMETRE arteriyel atımı olan arterlerdeki farklı hemoglobinlerin ışık emilimlerini kaydederek arteriyel kandaki oksijen satürasyonunu kolaylıkla invaziv olmayan yöntemle ölçen, ağrısız, maliyeti düşük ve objektif bir izleme yöntemidir. En yaygın olrak tırnak yatağından (el parmakları: işaret ya da başparmak ), ayak parmakları, kulak memesi, burun köprüsü ve alına yerleştirilerek ölçüm yapar. Ventilasyonun yeterliliği için bir gösterge olan pulse oksimetre ile normal O2 değerinin (SpO2) %95-100 olarak kabul edilir. Yapılan çalışmalar, SpO2 düzeylerinin arteriyel parsiyel oksijen basıncı (PaO2) değerleri ile ilişki içinde olduğunu ıspatlamıştır. %95’in üzerinde SpO2 değeri PaO2 ’nin 80-100 mmHg olduğunu yansıtmaktadır. SpO2 %90’ın altında düştüğünde ise PaO2, 60mmHg’nin altında olarak nitelendirilmektedir. SpO2;
- % 95-100 : PaO2 80-100 mmHg Normal
- %91-94 : PaO2 60-80 mmHg Hafif hipoksi
- % 86-90 : PaO2 50-60 mmHg Orta derecede hipoksi
- % 85’den az : PaO2 50 mmHg ’den az Şiddetli hipoksi
olarak yorumlanır.

KAN BASINCI [ARTERİEL KAN BASINCI]
Arterial kan basıncı, kanın arter duvarına karşı oluşturduğu kuvvettir. Diğer bir deyişle ventrikülllerden artere atılan kanın, arter duvarına yaptığı basınçtır. Arterial kan basıncı aynı zamanda ‘tansiyon’ olarak da ifade edilir.
- Sistolik kan basıncı: Kalbin sol ventrikülü sistol (kasılma) sırasında iken
içindeki kan, aorta yoluyla büyük bir basınçla arter içine pompalanır. Bu sırada arter içindeki basınç, en yüksek değere ulaşır. Bu değere, sistolik kan basıncı denir. Büyük tansiyon olarak ta bilinir .* - Diastolik kan basıncı: Ventrikül, diastol (gevşeme) anında iken içindeki basınç hızla düşer. Ventriküldeki basıncın düşmesi, aorttan atılan kanın az olması nedeniyle arterial sistemdeki kan basıncını düşürür.Bu basınca da diastolik kan basıncı denir. Küçük tansiyon olarakta bilinir …
Sistolik basınç ile diastolik basınç arasındaki farka nabız basıncı denir. Kan basıncı 140/90 mmHg olduğu durumda nabız basıncı 50 mmHg’dır. Nabız basıncının ortalama sınırı 30–50 mmHg arasındadır.
KAN BASINCI DEĞER ARALIKLARI
Normal yetişkin bir bireyde kan basıncı ortalama değeri 120/80 mmHg’dır. Bu değer çocuk ve yetişkinlere göre değişir.
- Hipertansiyon (yüksek tansiyon): Bireyin arterial kan basıncının, bir süre ve
devamlı olarak normal değerlerin üzerinde olmasıdır. hem sistolik hem diastolik basıncın yüksek olacağı gibi sadece birinin yüksek olması bile hipertansiyon kabul edilebilir. ancak birden fazla ölçümle bu doğrulanmalıdır.
DSÖ ye göre 140- 90 mmhg üstü olan kan basıncı hipertansiyon olarak kabul edilir.
- Hipotansiyon (düşük tansiyon): Bireyin arterial kan basıncının normal değerlerin altında olmasına hipotansiyon denir.90 mmhg nin altı hipotansiyon kabul edilir.
- Ortostatik hipotansiyon: Bireyin aniden ayağa kalkması ya da yatma pozisyonundan oturur pozisyona geçmesi ile periferik (çevresel) damarlardaki vazodilatasyon hemen eski hâline gelemez. Beyin kanlanması azalır ve hipotansiyon gelişir. Bu duruma ortostatik hipotansiyon denir.

Yukardaki şemada gösterildiği gibi hipertansif ve hipotansif durumlarda ciddi sakatlıklar ve ölümle karşı karşıya kalınabilir.
Kan basıncını etkileyen faktörlerede kısaca değinirsek başlık olarak
- Yaş, cinsiyet, kişinin gündelik yaşam ve egzersiz beslenme biçimi,
- Pozisyon[ani oturup kalkmalarda ortostatik hipotansiyon tetiklenir],
- Sigara kullanıp kullanmaması[sigara içenlerde kan basıncı dolayısıyla tansiyon daha yüksektir.]
- Irk ı [amerikalılarda görülme olasılığı daha fazla ]
- Kullandığı ilaçlar ve varsa kronik rahatsızlıklarını ekleyebiliriz.

Kan basıncını ölçerken günümüze kadar çeşitli aletler kullanılmıştır . Ama pratikte kullanılan 3 tansiyon aleti çeşidi vardır.
Cıvalı tansiyon aleti
Anaroid (mekanik) tansiyon aleti
Elektronik tansiyon aleti . hepsinde ortak olan şey ise momometredir . yani basıncın ölçüldüğü yerdir. ve hepsindeki mantık aynıdır. Arter bir süre basınca maruz bırakılır ve il duyduğun ses sistol son duyduğun ses ise diastol kabul edilir… Bunu daha bilimsel açıklamak istersek evreler ayırarak açıklayıcı bir şekilde anlatabiliriz.
Kan basıncı ölçümü sırasında duyulan seslere korotkoff sesler denir ve bu
seslerin dört evresi vardır.
EVRE 1 Önce zayıf bir vuruş sesi başlar. Sonra yavaş yavaş ses
kuvvetlenir. Belirgin tok bir vuruş sesi duyulur. 120mmHg [SİSTOLİKKAN BASINCI]
EVRE 2 Bu sırada ıslık sesi gibi hışırtı duyulur. 110mmHg –
EVRE 3 Bu hışırtı daha da kuvvetlenir. 90 mmHg –
EVRE 4 Sesin hiç duyulmadığı artık tamamen kesildiği noktadır. 80 mmHg buna da diastolik kan basıncı adı verilir ..

ŞİMDİLİK BENDEN BU KADAR.. bütün bildiklerimi ayrıca sağdan soldan , topladıklarımı, hepsini size aktarmaya çalıştım. Burada geçmişten günümüze kullanılan bütün ölçüm yöntemlerini anlatmadım. Kendimde aktif olarak hastanede çalıştığım için orda kullanılan yöntemlerden bahsettim ama bir sonraki yazımda vaka çalışmaları olarak alternatif yöntemler başlığı adı altında bahsedeceğim . bu şimdilik teorik bilgisi bu . Ama pratik yapılan yazısını da mutlaka atacağım .. umarım size yardımcı olur. dediğim gibi servis hemşiresi de olsanız yoğun bakım hemşiresi de ya da sağlık ocağında bile olsanız ilk bilmeniz gereken şey yaşam bulgularının nasıl takip edildiği , normal değer aralıkları ve bu değerlerdeki değişikliklerin ne anlam ifade ettiği.. bu teorik bilgilerin pekiştireceğimiz vaka çalışmaları yazısında görüşmek üzere….. sağlıcakla kalın..
Yorum bırakın